Antalya'dayım...

                                        
Van'da sekiz günlük minik ziyaretim bugünkü 08.40 Antalya uçağıyla sona erdi.
Antalya'dayım.
Ne var ki gece saat 02.00 sularındaki 4,3 şiddetindeki deprem sanki onca gözlem ve izlenimimi unutmamam için ilahi bir mesaj gibi ruhumu sarstı.
Yeğenin Tuba'nın çığlık çığlığa odasından dışarıya fırlayışı, kız kardeşim Nuran ile eşi Ali'nin ve anacığımın telaşla dışarıya koşuşları, yüzlerinin kireç gibi bembeyaz kesilişi asla unutamayacağım görüntüler oldu.
Artçı depremler sanki söz vermişlercesine Van'ın peşini bırakmıyor.
Van'ı unutmamalıyız!
Van'da henüz artçı şoklar sürüyor. Ve beraberindeki deprem fobisi hemşerilerimin yakasına adeta yapışıp kalmış.
Bütün bunlar sürüp giderken yerel ve ulusal basına yansıyan deprem sonrası konutlardaki raporlarda düzeltmeler yapıldığı iddiaları kokutucu ve üzücü.
Depremden öyle veya böyle çıkar sağlamaya çalışan kim olursa olsun affedilmemeli, yakalarına yapışılıp yargıya teslim edilmelidir.
İnsan hayatlarını hiçe sayanlar insan olamaz! Onlar kesinlikle canilerdi!. Ve teşhir edilip yargıyla birlikte psikologlara da verilmelidir.
Van'dan ayrılmadan önce helalleşmeye gittiğim hemşerilerimin haklı kaygıları da var. TOKİ Deprem Konutların hak sahiplerine kura yoluyla tesliminde en küçük ama en küçük bir şaibeye yer verilmemelidir. Teslim kuraları için en akılcı yöntemler devreye konulmalıdır.
Ayrıca hala ayakta duran ağır hasarlı binalar için yıkım öncesi tedbirlere harfiyen uyulmalıdır. Zira o konutlar çevreyi ciddi biçimde tehdit etmektedir. En küçük artçı şiddetinin 4'ün üzerinde olduğunu düşünürsek kaygımda haksız olmadığım anlaşılacaktır.
Kent içinde söylencelere kulak vermek, şehir efsaneleriyle huzursuz olmak yerine yetkililere başvurmak ve şüphe ile endişeleri onlara iletmek çok daha akılcı bir yol ve yöntemdir.
Hiç kimsenin bir başka insanı boş dedikodularla huzursuz edip, endişe içine düşürmeye hakkı yoktur. Çağdaş insanlar dedikodu yapmaz, kulaktan kulağa temelsiz iddia ve sözlerle panik yaratmaz.
Vanlı bu hayati dönüm noktasında sağduyulu olmalı. Demokratik kitle örgütleri kaygılarını yönetim erkiyle paylaşmalı. Artçılar ve zırtçıların yaratacağı panikler kentin toplumsal dokusunu tahrip eder. Paranoya dediğimiz zor iyileşme süreci olan ruhsal fırtınalar yaratır.
El ele olmanın, gönül birliği yapmanın zamanıdır. Yaz dediğimiz Van için kısa olan mevsimin son ayı Ağustos'a girmeye dünler kaldı. Eylül ve Ekim ayları havaların serin gitmesi, dağların kar alması, inşaat sektörünün yavaşlaması demektir.
Şu an hedef sıcacık yuvaların kurulması olmalıdır.
Bu satırların yazarı olarak şu an canla başla çalışan Deprem Konutlarındaki emekçi kardeşlerime güç ve gayret diliyorum. Unutmasınlar şu an Türkiye'nin gözü onlarda.Bu büyük afatın aşılmasının gerçek kahramanları onlar olacaktır.
Van'daki bir haftalık gözlem ve izlenimlerimde bana yardımcı olan ve somut görüşlerini paylaşan herkese isimlerini yüreğime yazarak içtenlikle teşekkür ediyor, hemşerilerime Allah'tan sabır, gayret, sağduyu ve birlik beraberlik diliyorum.
Unutmayınız; yalnız ve sahipsiz değilsiniz. Yüksek moralinizle bu badire de aşılacaktır.
Her zaman görüş ve önerileriniz için bu köşe sizlere açıktır. Tek harfine, virgülüne dokunmadan yazacağıma söz veriyorum…

Bakmadan Geçme