SİYAH


Işık olmadan renk olmaz. Rengin yaratanıdır ışık.
Günlük güneşlik bir yer düşünün. Renkler çırılçıplak ve capcanlıdır. Gölgeliklere doğru yüründüğünde solar ve silikleşir, sıfıra sıfır elde kalır siyah.
Mahzundur günün solduğu akşamlar. Karaltılarda hüzün vardır, acısı inceden bir sızı. Her yanımız en keskin jiletlerle doğranır gibidir. Kanamaz, yanar kavrulur gibi olur            tenimiz.
Gecenin en solgun yüzüdür siyah. Koyulaştıkça anlarsınız ki geriye dönüş yoktur.
Siyah olmazsa neye yarar; kırmızı, mavi, sarı, pembe, yeşil... Gündüz geceyi kuşanmazsa üstüne sabahların sevici olur mu?
Ey benim ülkem!
Işıkların hapsedildiğinde ise gözyaşın siyahtır... Duvakların genç ömürler üzerine örtülmüş siyah... Ve umutların ki, kimi zaman kahreden kurşun misali simsiyah!
Oysa dört bir yanın aynalarla kaplanmış gibi derya denizdir... Yansıması gerekirken güneşin ağartan yüzü bereketli topraklarına... İzdüşümün siyahtır...
Bilirim; "Gecenin en karanlık anı, şafağa en yakın anıdır..."
Boşuna dememiş Oktay Rıfat:
Gözleri çukurda uzun yüzlü
İki adam yan dönmüş denize
Geçmişi konuşuyorlar.
Bir kurşun donukluğu havada
Uzakta çizgi teknenin düz dumanı
Ay doğmuş daha sular kararmadan
Diyor ki bizlere : --- Birazdan
Geceye ve gündüze yabancı
Bu melez akşam saati geçer
Kentin gürültüsü yavaşlar
Doğrulur koltuğundan cüceler sakatlar
Yatışır can sıkıntısı
Soylu bir gece başlar
Ve bilir misiniz ki ey sevgili okur?
Hiç ama hiç sevmedim ben; bir karanlık kuşatıcılarını, bir de sırtını denize dönenleri... Siyahtır onlar... Simsiyah!

Bakmadan Geçme