HANI-I YAĞMA


                                                              
Toplumsal yerginin ve şiirsel eleştirinin saygın şairlerindendir Tevfik Fikret. O'nu kitlelerle buluşturan çok sevdiğim iki değerli şiiri vardır. Birisi Balıkçılar, diğeri de Han-ı yağma...
Balıkçılar şiirinde emek vardır, hayatın bin bir yüzü ve vefa...
Sahi nereden geldi aklıma Tevfik Fikret ve onun o çok sevilen şiirleri?
Anımsayacaksınız, 17 Mart 2012 de "Annelerin intiharı insanlığın ölümüdür" Başlıklı bir yazı yazmıştım. Gencecik bir annenin hayata tutunamayışının, yoksulluğa direnemeyişinin hüzünlü kısacık öyküsüydü bir gazete haberi içinde çekip aldığım ve siz okurlarıma sunduğum. Sonra emeklilerin yaşadıkları zor hayatları geldi aklıma...
Üniversitede okurken öğrenim harcı yatıramayan gençlerin başvurduğu yöntemler...
Ekmek kavgasının içinden çıkılmaz sıkıntıları karşısında çaresiz kalan ve organlarını satışa çıkaran anne- babaların dramı...
Ve bütün bunlara rağmen parlamentoda takılıp kalan, falanca tarihte ödenemeyecek filanca tarihte kaldı lafazanlığı arasında un ufak olan kamu çalışanlarının içler acısı zamları...
Ve sonra da milletin iradesiyle mecliste bulunan milletvekilleri için çıkarılacak yeni bir hak...
Eğer yasalaşırsa 23 bin liraya kadar olan milletvekillerinin telefon görüşmeleri TBMM bütçesinden karşılanacak.
Biliyorum bu yazımdan sonra celallenenler çıkacak aralarından:
"Yahu biz milletin vekilleriyiz! Onlarla iletişim kuracağız!"Diyecekler.
Tamam!
İletişim kurun... Ödensin halkınızla iletişim kurmak istediğiniz çabaların telefon gideri. Ama ne olursunuz! Memur ve işçinin özellikle de emeklilerin içinde olduğu zor koşulları da göz önünde bulundurarak kaplumbağa seyrindeki sözde ödenecek diye planlanan zamlarının bir an evvel hak sahiplerine ödenebilmesi için birazcık kımıldayınız.
Bir kucak odun için yavrularını saç kurutmasında ısınsınlar diye bırakan sonra canına kıyan çaresiz anneleri de düşününüz. Onları yalnız bırakmayınız. Onların hayatla aralarındaki bağın kopup gitmesine izin vermeyiniz!
Düşlündüm de... Şair olsaydım bugün yaşanan sıkıntıları Tevfik Fikret gibi cesurca yazabilir miydim?
Tevfik Fikret o acılı ve sıkıntılı yıllarda korkusuzca ve bir o kadar sitemkâr bakınız neler yazmış.
           BALIKÇILAR
-Bugün açız yine evlatlarım, diyordu peder
Bugün açız yine; lakin yarın, ümit ederim
Sular biraz daha sakinleşir... Ne çare, kader
- Hayır, sular ne kadar coşkun olsa ben giderim
Diyordu oğlu, yarın sen biraz ninemle otur
Zavallıcık yine kaç gündür işte hasta
- Olur
Biraz da sen çalış oğlum, biraz da sen çabala
Ninen baban, iki miskin, biz artık ölmeliyiz
Çocuk düşündü şikâyetli bir nazarla: - Ya biz
Ya ben nasıl yaşarım siz ölürseniz
Hâlâ
Dışarda gürleyerek kükremiş bir ordu gibi
Döğerdi sahili binlerce dalgalar asabi

- Yarın sen ağları gün doğmadan hazırlarsın
Sakın yedek biraz ip, mantar almadan gitme...
Açınca yelkeni hiç bakma, oynasın varsın
Kayık çocuk gibidir: Oynuyor mu kaydetme
Dokunma keyfine; yalnız tetik bulun, zira
Deniz kadın gibidir: Hiç inanmak olmaz ha

Deniz dışarda uzun sayhalarla bir hırçın
Kadın gürültüsü neşreyliyordu ortalığa

- Yarın küçük gidecek yalnız, öyle mi, balığa
- O gitmek istedi; "Sen evde kal!" diyor...
- Ya sakın
O gelmeden ben ölüsem

Kadın bu son sözle
Düşündü kaldı; balıkçıyla oğlu yan gözle
Soluk dudaklarının ihtizaz-ı hasirine
Bakıp sükut ediyorlardı, başlarında uçan
Kazayı anlatıyorlardı böyle birbirine
Dışarda fırtına gittikçe pür-gazab, cuşan
Bir ihtilac ile etrafa ra'şeler vererek
Uğulduyordu...
- Yarın yavrucak nasıl gidecek
Şafak sökerken o, yalnız, bir eski tekneciğin
Düğümlü, ekli, çürük ipleriyle uğraşarak
İlerliyordu; deniz aynı şiddetiyle şırak -
şırak döğüp eziyor köhne teknenin şişkin
Siyah kaburgasını... Ah açlık, ah ümid
Kenarda, bir taşın üstünde bir hayal-i sefid
Eliyle engini güya işaret eyleyerek
Diyordu: "Haydi nasibin o dalgalarda, yürü!"

Yürür zavallı kırık teknecik, yürür; "Yürümek
Nasibin işte bu! Hâlâ gözün kenarda... Yürü!"
Yürür, fakat suların böyle kahr-ı hiddetine
Nasıl tahammül eder eski, hasta bir tekne?
Deniz ufukta, kadın evde muhtazır... Ölüyor
Kenarda üç gecelik bar-ı intizariyle
Bütün felaketinin darbe-i hasariyle
Tehi, kazazede bir tekne karşısında peder
Uzakta bir yeri yumrukla gösterip gülüyor
Yüzünde giryeli, muzlim, boğuk şikâyetler...

Bakmadan Geçme