Aralık ayının toplumsal bellekteki yeri

Kışın en soğuk ayı olan Aralık'ta yaşanan olaylar toplumsal hayatımızda da soğuk esintilere ve karamsarlıklara yol açmıştır.

17- 25 Aralık yolsuzlukları ya da AKP'nin kabulüyle darbesi, Menemen Olayı, Kahramanmaraş Katliamı, Hayata Dönüş Operasyonu,  Uludere (Roboski) Olayı gibi...

17-25 Aralık 2013

17 Aralık  günü televizyonlarda yayınlanan görüntüler Türkiye'de bir şok etkisi yarattı. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Kaan Çağlayan, İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler,  Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın oğlu A. Oğuz Bayraktar göz altına alınmış, Kaan Çağlayan hariç diğer ikisinin evlerinde yapılan aramalarda elde edilenler dudak uçuklatır nitelikteydi. Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın evinde ayakkabı kutularında, banyodaki liflerin içinde bulunan dolarlar, Avrolar inanılır gibi değildi. Aynı dakikalarda Avrupa Birliği Görüşmelerinden sorumlu  bakan Egemen Bağış'a takım elbiseler içinde ve çikolata kutularında gönderilen paralar derken Zafer Çağlayan'a hediye edilen 700.000 liralık saat..

Şok bitmiyordu bir anda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan ile kısık sesle yaptığı " evdeki paraları sıfırla" konuşması ülkenin sigortasını attırmak üzereydi. Fatih Belediye Başkanı,  inşaat ve emlak zengini Ali Ağaoğlu, Zorlu AVM'nin sahibi Ahmet Zorlu, Osman Ağca, Hüseyin Sipahi gözaltına alındı. İran'ın 87 milyar Euro'sunu aklamak için rüşvet dağıttığı iddia edilen iş adamı Rıza Sarraf ve daha havuz medyası sahibi olan, millete küfreden 25 kişi delillerle belgelerle gözaltındaydı. Soğukkanlılığını önce kaybeden Başbakan  ve hükümet bunun bir algı operasyonu olduğunu asıl amacın kendisine ve hükümetine Fethullah Gülen Cemaati tarafından bir darbe yapıldığını söyleyerek devletin tüm kurumlarını harekete geçirerek algıyı tersine çevirdi.

Bu bir hırsızlık ve yolsuzluk muydu, yoksa şimdi kabul edildiği gibi Recep Tayyip Erdoğan'a karşı bir hükümet darbesi miydi? Soruları toplumun vicdanına  ve önümüzdeki yıllara bırakarak,bu kötü olayın yarattığı büyük bir iyilikten bahsedeceğim aslında.. Aralık ayının bu karanlık olayı bence Türkiye için bir şansa yol açtı. Devletin hücrelerine kadar sirayet etmiş bir cemaatin mensuplarının  varlığının Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabulüne. AKP hükümeti demiyorum çünkü hükümetin içinde cemaate sempatisi olanlar vardı. Ancak kendisine ve ailesine dokunulmasını asla af etmeyecek olan Başbakan'ın kararlılığı ve siyasal ağırlığı, ancak bu işin üstesinden gelirdi. Hiç bir gücün; tek başına CHP'nin, CHP+MHP+HDP'nin oluşturacağı birliğin gücü bile  cemaati temizlemeye yetmezdi, (Ergenekon, Balyoz v.s gibi soruşturmalardaki kumpaslarla cemaatin  orduyu hallaç pamuğu gibi attığını unutmayalım.) temizleyemezdi de, dini öne çıkararak engel olurlardı. Ama kendileri gibi dinci biri olan Recep Tayyip Erdoğan'a onların dini argümanları yetmezdi. Hepsini tanıyordu, o görevlere kendisi getirmiş ya da atamıştı, 12 yıldır birlikte oldukları için taktiklerini biliyordu. Cemaati yargıdan, emniyetten, eğitim alanından, finans alanından, medyadan büyük ölçüde  temizledi, tamamını bitiremezse de kol ve kanatlarını kırdı. Artık toplu karar alma imkanları bitti. Etkili birçok isim yut dışına kaçtı, toplum nezdinde itibarları sıfırlandı. Bu temizliği nedeniyle Recep Tayyip Erdoğan'a her türlü destek verilmeli. Ondan başkası asla başaramazdı, cemaat Türkiye'nin baş belası olmayı sürdürürdü. Bu açıdan şahsi olarak teşekkür ediyorum.

19-26 Aralık Kahramanmaraş Katliamı

Bir grup ülkücü, devletin karanlık gücü tarafından kışkırtılarak, MHP'nin meşhur 3 K (Kızılbaş, Kürt, Komünist) formülü devreye sokulup camiye bomba attılar bahanesiyle CHP il binası, TÖB-DER binası, PTT ve TİP binasına saldırdılar.  Olaylar gelişiyordu 2 öğretmenin öldürülmesi, cenaze namazlarını kıldıran imamın "Alevilerin, Komünistlerin ve CHP'lilerin namazı kılınmaz kışkırtması da eklenince,   önceden işaretlenerek belirlenmiş Alevi evleri, iş yerlerine karşı saldırı başlatıldı. Saldırı korkunçtu. İçişleri bakanı Kahramanmaraş'ta idi ancak gücü yetmiyordu.  Kahramanmaraş emniyet müdürü Abdülkadir Aksu idi önce Polis geri çekildi, askeri devreye sokmak isteyen içişleri bakanına 2. Ordu komutanı " sizi sever sayarım ama Ankara'dan Genel Kurmaydan emir gelmeden hareket etmem" deyince halk katliamcıların eline kaldı.

Resmi rakamlara göre 111 kişi, halka göre 500 kişi işkence edilerek öldürüldü

Onlarca kadına, kıza tecavüz edildi

176 kişi yaralı olarak hastanelere kaldırıldı

200 ev yakıldı

100 işyeri yakıldı, talan edildi.

Alevilerin % 80'i Kahramanmaraş'ı terk etti.

Olaydan sonra;

28 Aralık'da 13 ili kapsayacak şekilde sıkıyönetim ilan edildi. 804 kişi hakkında dava açıldı, 23 kişi idama mahkum oldu, 7 kişi müebbet hapis cezası aldı, 321 kişi 1 ila 24 yıl arası ceza aldıysa da  12 Eylül'den sonra çıkan cezaları infazı hakkında kanunlarla serbest kaldılar, hatta içlerinden bazıları milletvekilliği ile ödüllendirildiler. Bu kara leke Kahramanmaraş'ın sırtında kaldı. Hala, bu günün, anılmasına izin verilmiyor.

19 Aralık  2000 "Hayata Dönüş Operasyonu

Türkiye cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlüler bu günlerde Can Dündar ve Erdem Gül nedeniyle gündemimizde olan F Tipi  Hücre sistemli cezaevi ve Tecrit sistemine karşı  20 Ekim 2000'de 20 ceza evinde açlık grevi ve ölüm orucu başlatmıştı. Bu açlık grevi ve ölüm oruçlarına karşı 19 Aralık 2000'de bu 20 ceza evine müdahale kararı alındı. 10.000 askerin katıldığı müdahalede 2 asker ve 30 mahkum feci şekilde öldü, 237 mahkum yaralandı, 6 da asker yaralıydı.  Ölüm orucu nedeniyle onlarca kişi de sakat kaldı. Bu olayda toplumsal tarihimize kara bir leke olarak geçti. Bu olay nedeniyle hiç bir yetkili ve görevli cezalandırılmadı.

23 Aralık 1930 Menemen Hadisesi ve Mustafa Fehmi Kubilay'ın öldürülmesi.

Aralık ayının bir diğer soğuk ve üzücü hatırası daha. Kendini Mehdi ilan ve din elden gidiyor diye yeşil bayrak açan  bir avuç gerici yobaz çevrelerine topladıkları onlarca kişiyle kendilerine engel olmaya çalışan Yedek Subay Mustafa Fehmi Kubilay'ı başını keserek  ve yardıma gelen 2 bekçiyi öldürmeleri sonucu olaya katılanlardan bir kaçı olay yerinde öldürüldü, diğerleri sonradan yargılanıp idam edildi. Menemen'in sırtında kambur olan bu olay her yıl lanetle anılırdı, ancak bu gün anılmasına izin verilmedi.

Aralık ayının lanetlenmesi gereken bir diğer olayı da;

28 Aralık  2011 Uludere (Roboski) katliamıdır.

28 Aralık 2011 akşamı Türk Hava Kuvvetleri bir çok PKK' lı teröristİN sınırı geçeceği istihbaratı ile Uludere'nin Irak sınırı içinde bir grubu bombaladı. Bu yanlış bir istihbarattı, bombalananlar kaçakçılık için sınırı geçen Roboskili köylülerdi. 34 kişi öldü, 1 kişi yaralı kurtuldu. Büyük infial uyandıran bu olayda da yargılanan kimse olmadı. Hükümetin ve yöneticilerin  sırtında bir kambur olarak hala duruyor.

Bakmadan Geçme