İŞİNİN ERBABI A. Kadir ALTAYLI (Uncu)

“ Van’da sanayileşmenin simgesi, Birinci Un Fabrikası”

Röportaj İkram KALİ

Van'ın yakın tarihinin tanıkları arasında kamu binası, fabrika, Van evi,  kehrizler gibi farklı yapılar yer alır.  Değeri, anlamı bilinmese de bu yapıların her birinde kitaplara sığmayacak kadar zengin yaşanmışlıklar saklıdır. Bu yapılardan biri de un fabrikasıdır. Van’da yoksulluk, kıtlık, savaş dönemine denk düşen bir zaman diliminde Gevher Altyalı tarafından kurulan “Birinci Un Fabrikası” Birinci Dünya Savaşı sonrası, şehirleşme sancıları yaşayan Van’ın sanayileşmesinde kurulan ilk tesislerinden biridir. Van’ın sanayileşme tarihine ışık tutacak ayrıntılar taşıyan, dün ismi Birinci Un, bugün ismi Altay Un Fabrikası olan tesisin kuruluş ve yıkılışını A. Kadir Altaylı özetliyor.

 Kendinizi tanıtır mısınız?

 1954 Van doğumluyum.

 Asıl mesleğiniz nedir?

Ben elektrik mühendisiyim. Elektik mühendisliğini müteahhit olarak yapıyordum. TEK’in Van’da kurucu müdürü de benim Müteahhitliği bırakınca dede-baba mesleği olan un fabrikası  işine devam ettim. Zamanımı değerlendirmek, para kazanmak ve topluma faydalı olmak için dede baba mesleğine başladım. Benden önce  Biyolog olan kardeşim Ata Altay fabrikaya  bakıyordu. Fabrikanın bütün sorumluluğu ondaydı. Ben sonradan gelerek ona yardımcı olmaya başladım. Şimdi birlikte çalışıyoruz.

 Un işine nasıl bulaştınız?

Fabrika öncesi dedem ve babamın çalıştırdığı Kavunlu (Çoravanis) köyünde su değirmenimiz vardı. Çocukluğumuzda değirmene babam gittiğinde bizi de yanında götürürdü. Buğdayın una dönüştüğünü ilk olarak orada gördüm. Ancak değirmenci bizi hiç sevmezdi. Çünkü ona köylerden hediye tavuklar getirirlerdi. Bizde o tavukları alır eve götürürdük. Bu nedenle bizi gördüğünde şeytanı görmüş gibi olurdu. Evimizin yanı başında bulunan  fabrikaya da gidip gelmemiz yasaktı. İş yerine çocuklar girmezdi. Çocuk paraya, işe karışmaz okumakla yükümlüydü.

 Ailenin un fabrikası hikâyesi nasıl başladı?

Babamın dedesi Hacı Mahmut. O zamanlar soyadı kanunu olmadığı için dedemin soyadı yoktu.Osmanlı döneminde  Van’da  su değirmenleri varmış. Van’ın şehir merkezi ve köylerinin bir kısmında bu değirmenlerden vardı. Babamın dedesi seferberlik öncesi Van merkez Kavunlu (Çorevanıs) köyünde su değirmeni işleterek bu mesleğe başlamış. Dedem babasından devraldığı mesleği oğlu babam Gevher Altaylı’ya devrediyor. Babam da mesleği evlatları olarak ben ve kardeşim Ata Altay’a devretti. Bizde inşallah gelecek kuşaklara devredeceğiz.  

Van'da  eskiden  çok sayıda su değirmeni vardı  galiba?

Van  su kenti  olduğu için Van'ın köyünde, mahallesinde  çok sayıda buğday öğüten  su değirmeni vardı. Değirmencilik Vanlıların iyi bildiği işlerden birdir.  Bunlardan en önemlis Gürpınar  girişinde  sağ tarafta Değirmendüzü Mahallesi'nde bulunan  Osmanlı  döneminden  günümüze  kadar  ayakta kalan  yöremizde "Çılaş " olarak adlandırılan 40 Değirmen tarihi eser  niteliğindedir.  Van'ın en önemli tarihi esrleri  arasında yer  alır bana  göre.  Bu değrmenlerin tamamı restore  edilerek  turrizimne  açılabilir.  Burası Van'ın sosyal tarihi,  beslenme kültürü açısındanda  da önemlidir.  Mejingir'den gelen kaynak  suyu ile çalışan değirmenlere  sahip çıkılarak  korunur  ve yörenin  turizmine kazandırılabilir. Malesef  altın yumurtlayan  tavukları kesmekte  mahir  bir  toplumuz.  

 Su değirmeninden un fabrikasına ne zaman geçildi?

Aile büyüklerimiz memleketlerini çok seven müteşebbislerdi. Baban kumaş tüccarıydı. Fabrikamız 1929 yılında dedem tarafından Şerefiye mahallesinde bugünkü Askerlik Şubesi yanı Şerefiye Mahallesi Ordu Caddesi eski hükümet konağı karşısında kuruldu. Fabrikamız Doğu Anadolu Bölgesi’nin ilk un fabrikalarından biridir.1930’lu yıllarda hükümet binası, defterdarlık, veterinerlik burada oluğu için buraya Şerefiye mahallesi ismi verilmiş. Birinci Un Fabrikası’nda “ Birinci Un” markasıyla elek sistemiyle günde 36 ton kepekli, ve beyaz un üretiliyordu. Fabrikada 12 kişi çalışıyordu. Üretilen unlar Van, Hakkari, Ağrı, Bitlis illerine satılıyordu.

 Fabrikayı kim kurdu?

Düşünebiliyor musunuz 1918 sonrası yeniden imar edilmeye başlanan Van’a ulaşımın zor olduğu  yol, araç imkanının olmadığı bir dönemde fabrikanın  parçaları Mersin’den günler süren meşakkatli yolculuk sonrası getiriliyor. 1924 model Alman malı dizel, su soğutmalı Müller marka un fabrikası parçalar halinde Almanya Dresden’den Mersin Limanına oradan da Van’a getirilip Macar ustaların günlerce çalışması sonrası kuruluyor. Fabrikanın bir kısmı paket halinde geliyor. Yani bazı makinelerinin dışında bulunan koruma kısımları fabrikanın bazı yerlerinde kullanılıyor. Fabrikanın arka tarafında torna tezgâhı, tesviye tezgahı, kaynak takımları olan atölye kuruluyor.  Atölyede fabrika parçalarının bakım onarımı yapılıyordu.

Zor yıllarda fabrika kurmak cesaret isteyen bir girişim.

Girişimcilik ve Van sevgisi zorlukları aşıyor. Dünya milletlerinin çoğunun yer aldığı 1939'dan 1945'e kadar süren 2. Dünya Savaşı döneminde fabrikaya el koyuyorlar. Fabrika bizim olduğu halde devlet işletiyor. Devlet burada ürettiği unu değişik ambarlara götürüyor. Fırınlara ölçüyle un verip burada ekmek üretilerek insanlara karneyle ekmek veriyorlar. Öyle ki fabrikadan bizim evlere fazla un gönderildi mi düşüncesiyle evlerimiz devlet tarafından kontrol ediliyor.   

 Neden dizel motor?

1950’lere kadar Van’da elektrik yoktu. O nedenle fabrika kurulurken zorunlu olarak dizel motor tercih ediliyor. Komşuluğumuzda bulunan askeri mahfel’in  ( bahçeli gazino)  elektriği olmadığından o yıllar 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı günü fabrika boş çalıştırılarak mahfel’e elektrik veriliyor.

1930’lu yıllarda Van’da  başka un fabrikası var mıydı?

Bizden sonra 1932 yılında İkinci Un Fabrikası ismiyle fabrika açıldı. Fabrika bugünkü Hz. Ömer Cami güneyinde bulunmaktaydı. Aile ortaklığı ile kurulan fabrikanın ortakları arasında; Mehmet Altaylı, Kemal Altaylı, Hüsnü Yörük vardı. 1960 yılına kadar yalnızca Birinci ve İkinci un fabrikaları halka hizmet veriyordu. 1960 yılında Şamran un fabrikası açıldı. Şamran Un Fabrikası’da Vanlı müteşebbislerin kurduğu çok ortaklı bizden büyük bir fabrikaydı. Van’daki ilk en çok ortaklı fabrikalardan biri Şamran  Un Fabrikasıydı.. 1981 yılında İkinci Un Fabrikası yandı..O zamanlar fabrikaların dış duvarları taş, üst kısmı kerpiç, zemin ise ahşaptı. Yanma nedeni tam olarak bilinmedi. İkinci Un Fabrikası yandıktan sonra arsası ortakları arasında bölünüp satıldı. Şamran’dan sonra Başaran, Vangölü, Vantaş, Şevginler, Mir Un, Pazarbaşı ve daha birçok un fabrikası açıldı.

 80 yıllık olan fabrika değişim gördü mü?

Bu fabrika 80 yıllıktı. Babam 1962-1985 yılları arasında fabrikayı çalıştırmadı. 1985 yılında yenileme yaptık. Fabrikanın dizel olan motorunu elektriğe çevirdik. Yağ soğutmalı, su soğutmalı bir sistem getirdik.

 Fabrika 80 yılda zarar görmedi mi?

1938,1945,1976 yıllarında depremler oldu fabrikamız hiçbir zarar görmedi. 2011 yılında meydana gelen 7,2’lik ilk deprem fabrikanın üst katında ciddi bir hasar yaptı. Giderme şansı da yoktu. 80 yıla yakın yenilemelerle tadilatlarla ayakta duran un, iş  üreten fabrikamızı  yıkmak zorunda kaldık. Çok üzüldük tabi ki. Van’da sanayileşmenin tarihi gibiydi. Fabrikamızın ikinci kısmını 1996’da yaptık. O duruyor ve un üretimimiz devam ediyor.

Yıkılan fabrikanın malzemeleri duruyor mu?

Fabrikadan kalan malzemeleri ambarda saklıyoruz. Organize Sanayi Bölgesi içinde bir  sanayi müzesi  kurulursa fabrikayı oraya bağışlamayı  düşünüyoruz.  Büyük bir emekle yapılan fabrikanın Van ekonomisine birçok katkısı olmuştur. Birçok insan buradan emekli oldu.

Hangi un tercih ediliyor?

Kepekli un da, beyaz un da satılırdı. Hiç unutmam. Yaşlı bir amca geldi kepek istedi. Kepeği satıyoruz dedim. Dedi ki öyle olur mu evlat? Baban zamanın da kepekleri depoya yığarlardı. Parayla satılmazdı. Biz de gelip at arabalarımıza doldurup götürür hayvanlarımıza yedirirdik. Eskiden kepeğin kıymeti pek bilinmediği için bizimkiler arkada depo tarafında toplayıp imha ediyorlarmış. Eskiden çok nadir insan, kepeği yem olarak kullanıyordu.

 Un yapımında hangi buğdayı kullanırdınız?

Van yöresinin buğdayını kullanırdık. Bu buğday kırmızı ve beyazdı. Kiril, hevedik,  karakılçık buğday da denirdi. Şu anda üretilen yerli buğdayımızın protein oranı düşük olduğu için çıkan unu kalitesizdir. O nedenle Adana, Diyarbakır, Urfa Mardin, Kazakistan’dan  kaliteli unluk buğday getiriyoruz. En iyi buğday sert kırmızı ( Rus Bezostaja) buğdayıdır.

 Hangi değirmen unu kalitelidir?

Su değirmeni ile modern değirmen arasında kalite farkı var. Su değirmenindeki taş ısındığı için öğüttüğü buğdayı yakar. Buğday yandı mı besin değerini yitirir. Çünkü unda B12  vitamini var. Modern değirmenlerde bu yanma olmaz, bu nedenle fabrika unu daha kalitelidir.

 Un fabrikasını işletmek nasıl bir duygu?

Bu şartlarda un fabrikası işletmek akıl işi değil. Van’da üretilen unlardan kalite farkı olmamasına karşın Gazintep, Samsun’dan vadeli un geliyor. Esnafımız, insanımız alışkanlık yaptığı için dışarıdan gelen ürünleri gözü kara tercih ediyor. Van’da, insanlarımızda ekonomik milliyetçilik bilinci gelişmemiştir. Bu anlayış memlekete sevgisi, ticari zeka isteyen yaklaşımdır.  Ama insanlarımız buna bir türlü erişemedi.

 Sizi etkileyen bir anınız var mı?

Fabrika ürünlerinin Almanya’dan gelme nedeni Almanya’nın sanayisi o dönemlerde de çok iyiydi. En kaliteli ürünler Almanya’da üretiliyordu.  Hitler’in savaş gücünü sağlayan Alman sanayisidir.2. Dünya Harbi’nden önce 1938’lerde Alman malı olan fabrikamıza yedek parça lazım olmuş. Bizimkiler Almanya’ya para gönderip parça istemişler.2. Dünya Savaşı çıkınca malzemeler gelmemiş. Babam parayı ve malzemeyi savaş nedeniyle unutmuş. Savaş bittikten sonra Almanya’dan fabrikaya bir mektup geliyor. Savaş öncesi bize malzeme sipariş etmiştiniz. Savaş olduğu için malzemeleri gönderemedik özür dileriz. İsterseniz beklediğiniz malzemeyi gönderelim,  isterseniz paranızı iade edelim. Bizimkiler malzeme istiyor ve malzemeler geliyor. İşte böyle bir yapıya, anlayışa sahip olan Almanlar 2. Dünya Savaşı’ndan sonra tekrar dirildi, güçlendi ve bugünlere geldi.

 

 

Bakmadan Geçme