Mutsuz insanların ülkesi

Yeryüzü haritasını açıp baktığımızda koskocaman bir maviliğin kuşattığı gezegenimizle karşılaşırız.
Irmaklarıyla, gölleriyle, denizleriyle, ormanlarıyla,  ovalarıyla, vadileriyle, yaylalarıyla, dağlarıyla ve tüm canlılarıyla güzel bir dünya!
Altında ve üstünde her kese yetecek kadar her şey var… Ancak hırs, kibrin bütünleştiği "Her şey benim olsun!" bencilliği paylaşma bilincini yok etmiş.
Sömürgeciliğin ve her türlü sömürücülüğün başlangıcı "sahip olma" dürtüsüyle insanı insana kırdırma politikaları yaratılmış.
Ekonomik gücü ve dolayısıyla bu gücü koruyan ordularla aslında hiç de insancıl olmayan sınırları çizmiş. İnsanlar uluslaşmış, kendi dilleriyle kendilerine ait topraklar sahiplenmişler. Bunlar olurken güç olgusu akla ve duyguya egemen olmuş. Sömürü için dinsel, tinsel, ırksal bahaneler yaratılmış. Doğarken sınıfsal değerlerden habersiz olan insanoğlu; çoğaldıkça ve güç sahibi oldukça sınıfsallaşmaya doğru yönelmiş. Yöneten egemen sınıflar sahip oldukları gücü başkaları ele geçirmesin diye silahlı militarizmi devreye koymuş.
Endüstrisini kuran, sanayileşen ülkeler ileri toplum biçimleri olurken bunun dışında kalanlar ise az gelişmiş üçüncü dünya ülkelerinde yer almışlar. İleri ülkeler yeryüzünü yöneten gücü ellerinde tutuklarında az gelişmiş ülke insanlarına bağımlılık boyunduruğu vurmuşlar.
Daha çoğu benim hırsı savaşlara yol açmış. Savaşlar ve siyasal iktidarlardaki entrikalarla efendi ülkelerin hükmü, yeryüzünü sevgi ve barıştan uzaklaştırmış.
Dün Balkan ülkeleri birbirini boğazlarken ve güçler dengesi yine emperyalistlerden yana değişirken yüzlerce insan hayatından olmuştu.
Bugün;  Mısır, Suriye, Irak, İran ve birçok Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde hüküm süren haksızlıklar yine o bilindik dinsel ve ırksal ayrımcılıklar yaratılarak sürdürülmektedir. Emperyalist ulusların kıskacında olan ülkelerin insanları iç siyasetin antidemokratik baskıları altında korku ve zulümle yönetilmektedir.
Mutsuz ülkelerin insanları denildiğinde akla gelenleri şöyle sıralayabiliriz.
Demokrasi kisvesi altında antidemokratik yönetimler.
Savaşçı dış politika…
Ötekileştirici ve bölücü yönetim erki…
Özgürlüklerin ipotek altına alınması...
Dinsel ve dolayısıyla mezhepsel ayrıcalıklar yaratılması.
Senin yüzde ellin, benim yüzde ellim söylemleri.
Yandaş medya, halktan yana medya.
Başka ülkelerin iç ve dış işlerine dinsel temaları kılıf ederek karışmak.
El altından kendi dünya ve inanç doğrultusunda silahlı gruplara yardım ve yataklık etmek.
Doğruları ve gerçekleri haykıranları susturmak…
Bütün bunları hayatın içine acımasıca yerleştirenler kendi egemenliklerinin kalıcılığı için azabı kitlelerin yüreğine yerleştirmiş ve ne yazık ki mutsuz insanlar ülkesi yaratmışlardır.
Dünya haber ajanslarının her gün geçtikleri kanlı saldırı ve eylem haberlerinin kaynaklarını biliyoruz. O kaynakları besleyen güçleri de…
Ancak bilinmelidir ki tarihin hiçbir zaman diliminde insanlık onuru mağlup edilememiş özgürlükler yok edilememiştir.
Mahşerin barbarları mutlaka yenileceklerdir.
Dünde yenilmişlerdi, bugünde yenilecekler, yarın da…
Ekini şiddet olanın hasadı da acı son olacaktır.
Mutsuz insanların ülkesinde başlayan ve her gün biraz daha artan kımıltılar dirilişin işaretleridir.

 

Bakmadan Geçme