Can Yücel'i saygıyla anarken...

O en çok "Günebakan çiçeklerini" sevdi dersem yalan olur. O en çok babasını sevdi. Çünkü bir baba ile oğul arasındaki hasreti yaşayan seçkin çocuklardandı. Atatürk devrimlerinin yılmaz savunucusu Milli Eğitim Bakanı merhum Hasan Ali Yücel, O'nun babasıydı. Hiç durmadan çalışan ve Anadolu'yu bir baştan diğer başa tarayan, eğitimde en küçük sorunu bile yerinde irdeleyen Maarif Bakanı Hasan Ali Yücel için:
 "O gittiğinde elime atlası alır Türkiye haritasına parmağımı basarak nerede olduğunu bulurdum.  Müthiş çalışkan bir insandı babam. Çok güzel gözleri vardı. Ve O'nu görmenin tek yolu hasta olmamdı. Hasta olduğum zamanlar koşup gelirdi. O halimle babama olan hasretimi dindirirdim."
Uykundan feragat edip
Sabah biraz erken kalkacaksın
Bir iki dilim ekmek kızartacak
Ve incecik bir yağ süreceksin
O zaman gün daha güzel başlayacak bilesin. Diyen hayata sevdalı şair; eyvallahsız sanatçılarımızdandı. Hayatı tüm yönleriyle kucaklaşmış, insanlarla barışık ama insanların vefasızlığından çok çekmiş ve akşam olunca günü kimseye zararsız kadehlerde demleyen naif yürekli, babacan, haine ve zalime sunturlu küfürler göndermekten lafını sakınmayan…
Datça'ya bir haftalık aile gezimizde koca şair için Eski Datça'da Taş Kahve'de ayrılmış köşesini ziyaret etmiştik. Yarım kalan bir kadeh ve şişesini son nefesini verdiği Datça'da sevdikleri öylece korumuş, sevenleri görsün diye muhafaza etmişlerdi.
Can Yücel 21 Ağustos'ta İstanbul'da doğmuş ne garip yazgıdır ki yine bir Ağustos günü 12 Ağustos 1999'da Datça'da vefat etmiş ve çok sevdiği günebakan çiçeklerinden yapılan çelenk ve kortejlerle eski Datça kabristanında toprağa verilmiş, Datçalıların ebedi hemşerisi olmuştu.
Şair Yücel'in "Ben en çok babamı sevdim" başlıklı şiirinde baba özlemi çeken bir çocuk yüreğinin titreşimini hisseder, duyarsınız.
Hayatta ben en çok babamı sevdim
kara çalılar gibi yerden bitme bir çocuk
çırpı bacaklarıyla ha düştü ha düşecek
nasıl koşarsa ardından bir devin
o çapkın babamı ben öyle sevdim

bilmezdi ki oturduğumuz semti
geldimide gidici hep heep acele işi
çağın en güzel maarif müfettişi
atlastan bakardım nereye gitti
öyle öyle ezber ettim gurbeti

sevinçten uçardım hasta oldumu
kırkı geçerse ateş çağırırlar istanbul'a
bir helalleşmek ister elbet değilmi oğluyla
tifoyken başardım bu aşk oyununu
ohh dedim göğsüne gömdüm burnumu

en son teftişine çıkana değin
koştururken ardından o uçmaktaki devin
daha b aşka tür aşklar geniş sevdalar için
açıldı nefesim, fikrim, canevim
hayatta ben en çok babamı sevdim

Dizelerinde duygu yoğunluğundan öte felsefe vardır. Sözleri sloganlaştırılacak kadar etkili ve düşündürücüdür.
Argo ve küfür içeren çokça şiirinden ve  sözünden dolayı da soruşturmalar geçirmiştir. Bu anlamda da yaşadığı çağın Neyzen Tevfik'idir.
Derler ki Can Yücel'in öfkeli ve argo içeren sözlerini dostları sever ve alınmaz ama düşmanları ya da şairin deyişiyle zalimler ve vurguncular müthiş yerinirlerdi.
Bütün bunlara rağmen babası ve çocukları Su ve Hasan için yazdığı şiirlerinde duygu yoğunluğu vardır. Küçük kızım Su'ya şiirinde şöyle der:
Bir derin uykudaydım ölümün içinden
Açtım ki gözlerimi
Bir suyun gölgesi gibi
Kendisi adeta bir suyun
Ayakucunda sen oturuyorsun
Şiir getirenlerin çok olsun çocuğum!
Bir başka şiirinde "Susma!" diye haykırır:
SUSSS-MA
Bütün bu cılgıldaklar
Pencerenin ağzına asılı
Bütün bu fırıldaklar
Bütün bu pervaneler
Bütün bu değirmenler
Bütün bu uçurtmalar ve uçaklar
Poyrazın doğrultusunda...
Gülibrişim, mimoza ve manolya, kavak
Yaprakları dahil
Bütün bu kıpır kıpır insanlar
Elleri kolları ve kulaklarıyla
Ve erken öten bir horozun sesiyle
Kaçmışlar öbür dünyaya şimdiden
Seslerini bırakmışlar geriye
Bu ölümlü dünyaya yadigar

Kafası bozulmuş ve küfürde dalgalanmış bir akşamın ertesi günü durulmuş yüreğiyle şöyle yazar:
SEVGİ DUVARI
Sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür
salonlar piyasalar sanat sevicileri
derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
yakanda bir amonyak çiçeği
yalnızlığım benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi
kumkapı meyhanelerine dadandık
önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
çöpçülerin elleriyle okşardın beni
yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

Can Yücel'in şiirleri kadar sözleri de sevilmekte ve sosyal paylaşım sitelerinde en çok paylaşılanlar arasındadır.
Ben gidiyorum dediğimde, 'gitme' diyen birini değil, ben de geliyorum, yalnız gidemezsin! Diyen birini istiyorum.
İlkin elifba'ydı, sonra alfabe oldu, derken abece, şimdi de a.b.d.
Kendi eIinIe kazdığın kuyuya, aşk, ufacık bir taş atmaktır. Gürültüsü büyüyünce sessizliğin, marifet, yosunlar gibi susmaktır.
Birini seveceksen, onu herşeyinle sevme. Çünkü bittiğinde; onu unutamamana değil, unutamayacak kadar çok sevdiğine yanarsın.
Sana ihtiyacım var, gel! Diyebilmekmiş güçlü olmak, sana 'git' dediğimde anladım. Biri sana git dediğinde "kalmak istiyorum" diyebilmekmiş sevmek, "git" dediklerinde gittiğimde anladım.
Bazen her şeyi unutup sadece sımsıkı sarılmak istersin; ama bir şey hep engel olur. Nedir o biliyor musun? Gurur.
Önemli olan bir omuza yaslanmak değil; o omuzda yaşlanmak. . . !
Çok çalıştım gitmeye de kalmaya da. İkisi de aynı acı, ikisi de rezil. Daha önce de gitmiştim ama böyle kalarak değil!
Can babayı (Yücel'i) ölümünün 14.yıldönümünde saygıyla anıyoruz.

Bakmadan Geçme