Rüzgar Eken, Fırtına Biçer

 Bir haftadan bu yana Taksim Gezi Parkı'nda yaşanan, önce ağaçların kesilmemesi yönünde başlayan masumane ve haklı protestolar; bir anda ideolojik ve bu milletin asırlardır sahip çıktığı inanca ve mukeddesatlara karşı şiddete dönüştü. Sıradan, küçük bir eylem birden bire öylesine büyüdü, öylesine büyütüldü ki Türkiye adeta cinnet ortamına sokuldu. Kimse ne yaptığını bilmeden, hemen herkes şuursuzca elindeki körükle Taksim meydanına atılan kıvılcım alevlendirmeye çalışıyor. Herkes yumruklarını sıkarak konuşuyor. Bir memleket düşünün ki, en sorumsuzlardan en sorumlularına kadar hemen herkesin gözü kararmış. Oysa şiddete taraf olmak hakikati görmeye engeldir. Geleceği oyuna gelenler değil, kendine gelenler belirlemiştir. Biran önce kendimize gelmeliyiz ve bu ülkeyi cinnet ortamından kurtarmalıyız. Küresel efendiler kaos istiyor diye, bu ateşe kimse odun taşımasın. Son sokak ve park hareketleri dış güçlerin planlı işidir. Küresel efendiler, kargaşa istiyor. Çünkü, bölünmüş, parçalanmış, gruplara ve farklı ideolojilere ayrılmış, dinine ve mukeddesatına karşı olan bir milletin, daha kolay lokma olacağını çok iyi bilmektedirler.
Benim ülkemin evladı, hiç bir canı incitmez. Benim ülkemin evlatı kan dökmez, haksızlık etmez. Bu ülkenin insanı polisine, askerine  ve karşıt görüşlü bir diğer kardeşine el kaldırmaz. Yakıp, yıkmaz, can yakmaz. Ülkesini sevmeyen tüm ideolojilere, marjinal gruplara ve provakatör kuruluşlara meyletmez. Sebep mi? Bu milletin inancı ve vicdanı buna müsaade etmezde onun için. Bu milletin tarihi destanlarla dolu ecdadının örfü, adeti, merhameti buna izin vermez. Peygamberimiz (s.a.v) ashabına savaş öncesi söylemiş olduğu: "Kadınlara, çocuklara, yaşlılara dokunulmayacak ve onlar öldürülmeyecektir. Ağaçlara, bitkilere ve hayvanlara kesinlikle zarar verilmeyecektir. Seninle göğüs göğüse gelen düşmanı bile hakka davet edecek; şayet gelmez ise ve sana kılıcını doğrultur ise o zaman sende onunla savaşacaksın" buyurmuştur. İşte bizler savaşta bile kesinlikle şiddetten, yakıp yıkmadan, öldürmeden yana olmayan; bir dinin bir inancın mensuplarıyız.
 Peki ne oldu da yada geçmişte neler yapıldı da bu ülkenin evlatları böylesi bir şiddete ve kavgaya sevk edildi. Günlerdir halkın meşru daire içerisinde taleplerini dile getirme yerine; yakıp yıkma, zor kullanma dürtüleri galeyana getirildi. Bu sorunun tek ve net bir cevabı vardır:  Yıllardır verilmekte olan ifsatçı bir eğitim ve televizyon kültürü ile çökertilen bir gençlik. Rüzgar ekildiyse, fırtına biçmek en doğal bir sonuç değil mi?   Mevcut eğitim müfredatında iki saatlik din dersini bile bu millete çok gören bir  muarif sistem. "Kurtlar Vadisi, Karadayı, Muhteşem Yüzyıl, Öyle Bir Geçer Zaman ki, İntikam, Fatma Gülün Suçu Ne v.b diziler silsilesiyle bu gençliğe yön verdi. Bu tarz eğitilen bir nesilden beklenecek tek şey şiddet olsa gerek. Gördünüz işte bu sokaklardaki yıkımın ilk mimarları bu millete yıllardır verdiğiniz, örnek gösterdiğiniz güya sanatkar-sanatçı şahsiyetler değil mi?
Şanlı ecdadımızı var oldukları topraklarda ilk bu dizilerle karalamaya başladınız!..
iki bacı aynı anda nasıl idare edilir'in derslerini verdiniz bu dizilerle...
Şuna inanın ben bu satırları yazarken utanarak yazıyorum…
TV'lerdeki diziler başımıza bela olacak, etmeyin dedik dinletemedik.
Bitti mi?
Hayır…
Bunları bizlere izlettiğiniz yetmedi, bir de bunları Arap ülkelerine servis eden de biz olduk!
Şimdi sokakların yanıyor Türkiye!
Şimdi gece yarıları yasaklar çiğneniyor!
Şimdi camilerine şarap şişeleri fırlatılıyor!
Şimdi canın yanıyor değil mi Türkiye!
Şimdi "ahh" ediyorsun az buçuk değil mi?
Etkilerinin tepkisidir, bu yaşadıkların…
İnsanlara "dur" demek ne kadar kolay. Kul kula dur derse ne anlam ifade eder Allah aşkına…
Oysa ki Rabbimiz Kur'an'ın da bize çağrıda bulunuyor ve şöyle buyuruyor: "Ey insanlar! Sizin taşkınlığınız ancak kendi aleyhinizedir; (bununla) sadece fani dünya hayatının menfaatini elde edersiniz; sonunda dönüşünüz yine bizedir. O zaman yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz." (Yunus/23). Peki ey bizleri yoktan var eden Mevlamız o halde ne yapalım dediğimizde ise karşımıza hemencecik şu ayet meali çıkmaktadır: "İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa eren onlardır." (Al-i İmran/104)
Bu eğitim metoduyla böyle gidersek, ellerinizle büyüttüğünüz bu canavar bir gün aç kalacak ve sizi de yutacak!..

Bakmadan Geçme