DEFÇİ ZEKO BASALYAYA GİDİYORUZ

Ümit Kayaçelebi yazdı...

Sevgili dostlar daha düğün salonlarının arzı endam etmediği o bizim çocukluk ve gençlik yıllarımızda nişanlar, kına geceleri, düğünler hep evlerde yapılırdı.

Neden yapılmasın ki? Herkesin bağı var bahçesi var geniş bir alan yayıl yayılabildiğin kadar. Ye iç gül, eğlen.

İşte o geçmişteki geleneklerimizden biri de basalyaydı. Bilmeyenler olabilir bunun için izah edeyim; Basalya o zamanlar kına gecesine verdiğimiz isimdi. Kına gecesi yerine en çok ikame edilen isimdi Basalya.

Oğlan evi için en önemli gün düğün olsa da kız evi için en çok manidar olan gündü basalya. O gece gelinin baba evinde kalacağı son gece olacağı ve yeni bir hayata başlarken eski baba evine ve baba ocağına veda edeceği için sevinçle hüznün bir arada yaşandığı geceydi kına gecesi.

Hani şarkılarda hep söylenir ya;

“Ağlaya ağlaya giderim diyor,

ayağı eşikten dışarıda gelin

Gönlünü bağlamış dosta gidiyor

Ayağı eşikten dışarıda gelin”

 Çünkü bu gece gelin adayının babasının evinde geçireceği son gece olduğu için biraz da son defa hasretle büyüdüğü eve bakması için baba evinde yapılırdı. Aşırı şekilde duygu seli yaşanırdı.

Ama her ne olursa yeni bir hayata adım atan gelin ve kız tarafı hüznü bir tarafa koyar gelenlerle gecenin keyfini çıkarmaya çalışırlardı.

Günümüzde yok ama o zamanlar bahusus Van’da yaşayan çoğu kadın ve kızlar mani bilir ve söylerlerdi. İşte bu şenlik ve eğlence günlerinin de sayılı kahramanları vardı. Bunlar profesyonel şarkıcılar, türkücüler değillerdi ama halkın sevdiği ve benimsediği ortak değer olarak kabul ettikleri isimlerdi.

Onlar düğünlerin,  basalyaların, nişanların vazgeçilmez isimleriydiler.

İşte Defçi İzzet, Defçi Zeko, Cümbüşçü Aslan, Salih Kuşan, Muhbet Eze ve daha niceleri  .

Elbette başkaları da vardı ama bunlar o alemin en gözdeleriydi. Onların olmadığı yerde şenlik olmazdı. Onlar her şenliğin eğlencenin başıydılar.

Her biri ehli keyif nüktedan çalan, söyleyen, güldüren Van’ın gülen yüzleriydiler.

Bu yazımızda Van’daki Basalya geleneğinin bir parçası olan bu renkli simalardan bahsetmeye çalışacağım. Çünkü ben bu insanların hepsini yakından görmüş tanımış onları şenliklerde bizatihi sanatlarını icra ederken yakinen görmüş bir insanım.

Bastalya gecesinde oğlan tarafı toparlanıp kız evine doğru revan olurken Van’ın o eski toprak sokaklarını manilerle, türkülerle şenlendirirlerdi. Bu işin en önde gelen mimarı Defçi Zekoydu (Zekiye Ortasaç). O yaşadığı zaman içerisinde düğünlerde, nişanlarda, basalyalarda hep başı çeken bir hanende ve sazende olmuştur.

Bahusus kız evine giderken elinde defi ile bir yandan zamanın hareketli türkülerini icra ederken arada birde bildiği gençleri heyecanlandıran manileri de söylemekten geri kalmazdı. Gecenin karanlığında yol alıp giderken gençlerde onun söylediği türkülere ayak uydurarak oynarlardı. İşte böyle ilerleyip giderken tam kız evinin önüne gelindiğinde defçi Zeko define daha hızlı hızlı vurarak böyle gelin anasının, teyzelerinin halalarının daha doğrusu kız evine dönerek sanki inatla;

“Al almağa gelmişem

Şal almağa gelmişem

Men oğlan bacısıyam

Gız almağa gelmişem”

Der ve ondan sonra gelenler ve kız evinde olanlarla birlikte sarmaş dolaş olurlar, kınalar yakılır, türküler söylenir halaylar çekilir ve böyle güle oynaya basalya sona ererdi.

Defçi Zeko Van tarihinde bu kına gecelerinin nişanların eğlencelerin en önde gelen ismi olarak hala o günleri yaşayanlar tarafından tebessümle anılır. Bu işin içinde çok da para kazanma yoktu oğlan tarafının verdiği bir miktar para ve hediye dışında kız evindeki şenlik de  bahşişler bol keseden giderdi. Hasılı kelam onlar bir yandan milleti eğlendirirken gelen parayla hayatlarını sürdürürlerdi.

Bu alemin renkli simalarından biri de Defçi İzzet di (İzzet Tandırcı) o da karayollarında çalışırdı ama böyle şenlikli zamanlar da def çalarak hem milleti eğlendirir hem de gelen parayla ve bahşişlerle kendine bir ek gelir sağlardı. Bir kısmi asıl iş olarak bunu görürken bazıları da zevk için bu işi yaparlardı. Tıpkı Defçi İzzet gibi. Zaten gaye para kazanmak değil di ki. Maksat gönüller hoş olsun!

 Defçi İzzet le Defçi Zeko birbirleriyle çok samimi iki kişi olarak eğlencelere hep birlikte davet edilirlerdi. Onlar birbirlerine İzzet gardaş Zeko bacı diye hitap ederlerdi. Ayrı gayrileri yoktu.

Defçi İzzet her ne kadar erkek de olsa Vanlı kadınlar onlardan çekinmeden rahat rahat oynarlardı. Çünkü art düşünce denen bir şey yoktu o zamanın insanlarında. Herkes birbiriyle bacı gardaş gibiydi. Bazen Zeko ile İzzet şimdinin tabiriyle karşılıklı söyler de düet yaparlardı.

Salih Kuşan da bu alemin bir parçasıydı o da cümbüş çalardı. Saz çalardı yine düğün ve basalyalarda hep çağırılan bir isimdi. O çoğu zaman köy düğünlerine de giderdi. Herkes onu Süslü Salih diye çağırırdı.

Bir diğer isim de Muhabbet ezeydi o zamanlar isimler kısa kestirilip atıldığı için vAN halkı ona Muhbet eze derdi. O da güzel def çalardı. İyi de türkü söylerdi. Yalnız biraz hassas olduğu husus çok bahşiş müptelasıydı. Çünkü çok meşhurdu. Meşhur olduğu için de ucuza kalmak istemiyordu.Çok bahşiş olmadığı zaman birden temposu düşerdi. Onu böyle görenler hemen ellerini keselerine atarak Muhbet ezeyi bahşişe boğar ve birden hızlanır ortalığı anında coştururdu. Entarisinin altında gizli bir para kesesi vardı. Bir yandan bahşişi keseye atarken bir yandan da def çalardı. O Yaşlıydı fazla görmek nasip olmadı. Ama def çalmada da sanatkâr olarak hepsinden daha üstündü Muhbet Eze.

Burada bizim Cümbüşçü Aslanı unutmak elbette olmaz.  Cümbüşü hakikaten çok iyi çalan ve cemaati anında coşturan bir sanatkârdı Cümbüşçü Aslan.

Cümbüşçü Aslan da düğün nişan ve basalyalarının en önde gelen isimlerinden biriydi. O gözden mahrum olduğu için görmüyordu. Görmediği için onun katıldığı eğlencelerde kadın ve kızlar daha çekinmeden rahat oynuyor ve döktürüyorlardı. O hem kadın ve hem de erkek meclislerinin içinde vaz geçilmez olarak senelerce sanatını icra etti ve hala herkes onu Cümbüşçü Aslan olarak hatırlar.

Biz basalya gecelerine renk ve hayat veren insanlarımızdan bahsederken bu arada rahmetli Davulcu Tosunu da yazmadan edemeyeceğim. Çünkü o Van’ın en usta en tanınmış Gırnata(Klarnet)  zurna ustasıydı.  Bu güne kadar Van’da onun üzerine onun fevkinde bir zurna ustası maalesef gelmedi. Ama tuhaftır ki herkes ona Davulcu Tosun diye hitap ediyordu.

Tosun Özister bir gün benimle konuşurken aynen şöyle söyledi;

-Ümit bey ben hayatımda hiç davul çalmadım bu Van milleti senelerce bana hep Davulcu Tosun deyip durdular bende anlamadım!

Ben de dedim boş ver Tosun Baba biz seni ister davulcu Tosun ister ister Zurnacı Tosun ne olursan ol seni seviyor ve sayıyoruz.

Tosun baba Zurnayı da klarneti de acayip güzel çalardı ama Onun baba evinden düğün günü “Gelin çıkarma havas” Van’da meşhurdu. O an öyle bir yanık gelin çıkarma havası çalardı ki gelinde anası da teyzesi de halası da velhasıl kız evinde olan herkesi hüngür hüngür ağlatırdı.

Onun o gelin çıkarma havsını Van halkı hiç unutamamıştır ve unutulmaz da.

İşte sevgili dostlar bu gün biraz gerilere giderek basalya gecelerinden o geceleri şenlendiren;

Defçi Zeko (Zekiye Ortasaç)

Defçi İzzet (İzzet Tandırcı)

Süslü Salih (Salih Kuşan)

Muhbet Eze

Cümbüşçü Aslan (Aslan Arar)

Ve aklıma gelmeyen nice isimleri renkli simaları rahmetle ve hürmetle anıyorum.

Bizi geçmişte o mutlu gecelerde eğlendiren gönüllerimizi hoş eden o güzel insanların ruhları şad mekanları cennet ola inşallah.

Hey gidi günler hey.

Bakmadan Geçme