Ali Laleci Şehrin Yıldızları'nda İkram Kali'ye konuştu

Üreterek, yazarak, düşünerek şehirlerin kimliğine ve birikimine katkı sunan insanlar vardır. Şehirle özdeşleşen bu isimler şehrin hafızasında yer alırlar. Bu anlamda Van'da şehrin yıldızı olarak tanımlayabileceğimiz çok sayıda Vanlı var. Bunlardan bir kısmı birikimleriyle sessiz sedasız kayıp giderken bir kısmı pırıltısını saçmaya devam ediyor. Bunlardan biri eğitimci, gazeteci Ali Laleci'dir. Yaşamı boyunca olaylara, gelişmelere yakından tanıklık yapan Laleci Van sevdalısıdır. Van'a dair düşüncelerini, eleştirilerini, önerilerini kimi zaman yazdı, kimi zaman da çeşitli platformlarda dile getiren, gazetemizde uzun yıllar Yazı İşleri Müdürü ve Başyazarlık yapan Ali Hoca yaşam hikâyesini bizlerle paylaştı.

Röportaj İkram KALİ

Sayın Hocam, Ali LALECİ kimdir?

1934 yılında Van'da doğdum. Evimiz eski ismi Tepebaşı şimdiki isimi Vali Mithatbey Mahallesi eski Devlet Hastanesi'nin hemen arkasındaydı. Ben 3 yaşındayken annem vefat etmiş. Annemi hiç hatırlamam, beni emzirirken Allah'ın rahmetine gitmiş. Fotoğrafını çok aradım ama bir türlü bulamadım. İlk ve orta tahsilimi Van'da tamamladım. İlkokul öğretmeni olarak hayata atıldım. Çocuklarımın hepsi okudular. Çok şükür bende alacakları kalmadı. Benimde onlara ihtiyacım yok Allah'a şükür. Evlatlarımdan çok memnunum. Ellerimi aktan karaya sürdürmezler.  Üniversitedeki çocuklarım Denizli ilimize nakil oldular. Çocuklar yanlarına gitmemizi isteyince hanımımla birlikte Van'dan Denizli'ye gitmeye karar verdik. Geçen yıl Ekim ayında hanımım Denizli'de vefat etti. Hanım hayattayken nasıl hayatımı sürdürüyordum ise şimdi de öyle sürdürüyorum. Şu anda bir oğlum ve üç kızımla Denizli'de ikamet etmekteyiz.

Hangi okuldan mezun oldunuz?

Muradiye Ernis Köy Enstitüsü iki dönem öğretmen mezun verdi. Eski Vanlı öğretmenlerden rahmetli Mazhar Taşçıoğlu, Talat Bozkurt, Fahrettin Uğur o dönem mezunlarıdır. Ernis Köy Enstitüsü daha sonra Alparslan İlk Öğretmen Okulu'na dönüştürüldü. Biz bir yıl daha fazla yani 6 yıl okuyarak mezun olduk. 1954 Alparslan Öğretmen Okulu'nun ilk mezunlarından biri benim.

İlk görev yeriniz neresiydi?

Çaldıran ilçemize bağlı İran hududuna yakın Nazarova köyünün ilköğretmeni olarak göreve başladım. Köyün Çaldıran'a uzaklığı yaya olarak 4 saatti. İdealist öğretmendim.  Köyde evleri gezerek 15'i kız olmak üzere 45 öğrenciyi okula kaydettim. Aileler bana inandı ve güvendi.Öyleki bazı ihtiyaçlarımızı İran'dan karşılıyorduk. Köylü sabah gider alışverişini yapar birkaç saat sonra dönerdi. Maaşlarımız Muradiye'den PTT ile Çaldıran'a gönderilirdi. Çaldıran'a ayda bir maaş için inerdik.  O sıra ihtiyacımız olan bazı eşyaları Çaldıran'dan alırdık. Sırt çantamızı sırtımıza atarak 4 saat yürür köye dönerdik.

Sınır köyünde genç bir öğretmen olarak kız çocuklarının eğitimini önemseyerek okula kayıtlarını yaptırmanız Van'da nasıl değerlendirildi?

Başarımdan dolayı takdir edilerek bir anlamda ödüllendirildim. Daha  bir yılım dolmadan, 1955 yılı eğitim öğretim döneminde Şamranaltı İlkokuluna nakil edildim..  Şamranaltı İlkokulunda o zaman birleştirilmiş sınıflar vardı. Çünkü öğretmen sayısı, derslik yetmiyordu. Şamranaltı'na atandıktan 3 ay sonra. Hocam olan rahmetli Kerim Tuncer Atatürk İlköğretim Okulu Müdürümüzdü. Aynı zamanda o zamanki ismi ile Maarif Memuru (Milli Eğitim Memuru) görevini de yürütüyordu. Kerim Bey bana Ali Bey seni Şamranaltı' dan Kaleardı okuluna alacağım dedi. Kaleardı isimi daha sonra Şehit Kemal Görgülü İlkokulu oldu. Okul kiralık kerpiç binaydı o zaman. Hocam ben burada bütün programımı hazırladım, uygun görürseniz Şamranlatı'nda kalmak istiyorum dedim. Ali hocam seni mecburen alacam, çünkü orada öğretmen eksikliği var. Seni oraya başöğretmen olarak atayacağım, hem başöğretmensin hem de makam maaşın var dedi. Benimde stajyerliğim yeni kalkmış 1 yıllık öğretmenim. Bende makam maaşı benim için çok önemli değil dedim. O zaman 20 lira iyi paraydı. Tamam, siz hem benim hem hocamsınız hem de amirimsiniz nasıl takdir ederseniz dedim ve Kaleardı İlkokulu'nda başöğretmen olarak göreve başladım.

Okulda sınıflar birleşik miydi?

 Okulda zaten 3 dersliğimiz vardı.  Bir derslik birinci sınıfa, bir derslik 2. ve 3. sınıflara, bir dersliği de 4. ve 5. sınıflara tahsis ettim. 1'nci sınıfı ben, 2. ve 3.'ü sınıfları Ekrem isimli hocaya, 4 ve 5'inci sınıfları Bayram Kıymaz hocaya verdim. 3 odalı kerpiç bir okulda 3 yıl görev yaptım. 1958 yılında bu kez İkinisan İlkokulu'na öğretmen olarak atandım.

Öğretmen olarak okulda, sınıfta nelere dikkat ederdiniz?

Öğretmenlik mesleğim boyunca bir gün dahi ütüsüz, kravatsız, saç ve sakallı olarak dersime girmedim. Aynı şekilde bir gün dahi okuluma geç kalmadım. Derslerimde daima öğrencilerimden önce sınıfta yerimi aldım. Görevimizin şuuruna, öğretmenlik erdemine sahiptim. Bu hem kutsal mesleğime hem de öğrencilerime duyduğum saygıydı. Zira öğretmenler öğrencilerin model rolleridir. O zamanlar gençtik bize çok dokunmuyordu ama karda, kışta okula gidip gelmek zor oluyordu. İkinisan İlkokulu'nda  1 yıl çalıştım. Yine 1'nci sınıf öğrencilerine ders verdim. Rahmetli Refik Şaşıhüseyinoğlu okul müdürümüzdü. Biz ona "dayı" derdik. Bir yıl sonra Atatürk İlkokulu Müdürü olan rahmetli Kerim hocam beni yanına çağırdı. Ben talebemi yanıma alacağım dedi. Hocam siz bilirsiniz dedim.

Mezun olduğunuz okula öğretmen olarak  mı gittiniz?

Evet. 1959 yılında bu kez Atatürk İlkokulu'nda öğretmeninin yanında öğretmen göreve başladım. 1960 Askeri müdahaleyi orada yaşadım. 1966 yılına kadar Atatürk İlkokulu'nda görev yaptım. 1966 yılından önce Kerim Bey emekliye ayrılınca onun yerine Cumhuriyet Okulu Müdürü rahmetli Sabahattin Akdemir okulumuza müdür olarak atandı. Sabahattin Beyle orada çalışırken o zaman görev yaptığımız öğretmenler için müfettiş kursları açıldı. Öğretmenlere 3-4 ay kurs görüp teftiş kuruluna atanıyorlardı. Öğretmenlere üniversite sınavlarına girme hakkı verilmiyordu. Sabahattin Akdemir ile beraber 1965 yılında Eğitim Enstitüleri dışardan öğrenci alımına başlamıştı. Biz de müracaat ederek yapılan sınav sonucunda okul dışından öğrenimimizi sürdürmek üzere kayıt hakkı kazandık. Aldığımız puan sonucunda Diyarbakır Eğitim Enstitüsüne kayıt yaptırdık. 1966 yılında İrfan Baştuğ İlkokulu (Zaferler İlkokulu) açıldı. Öğrencilerimizin çoğu oraya gittiği için orada göreve başladık.

Hem öğretmen hem öğrenci oldunuz.

Sabahattin beyle her gün beraber ders çalışıyorduk. Diyarbakır Eğitim Enstitüsünün Edebiyat bölümüne müracaat ettik. O zaman 2 yıllık olan Edebiyat bölümüne kayıt olduk. Her yıl için 6'şar sınav hakkı verdiler bizlere. 6 sınav hakkı birinci sınıf için, 6 sınav hakkı ikinci sınıf için. Biz okulu 3. sınav sonrası bitirdik. Diyarbakır Eğitim Enstitüsünden 1969'da mezun olduğunda, meslekteki 15'nci yılımı tamamlamıştım.

Öğretmenlikte sizin için yeni bir dönem başlamış oldu böylece.

Van Kız Öğretmen Okulu Müdürü eski Van Belediye Başkanı rahmetli Tayyar Dabbağoğlu'ydu. Öğretmen okuluna gitmek istedik ama bizi oraya vermediler. Tayinimiz yeni açılan İmam Hatip Okulu'na çıktı. Sabahattin Bey Türkçe ben Sosyal Bilgiler öğretmenliğini seçtim. 1969'dan 1975'e kadar İmam Hatip Okulunda çalıştım. 1970'lerin başında meslektaşımız rahmetli Kasım Toker 'i kaybettik. Sabahattin Bey kız Öğretmen Okulu'na geçti. Değişik müdürler görev aldı. İmam Hatip Okulu Müdür Başyardımcısı iken Öğretmen Okulları Genel Müdürü Ayvaz Gökdemir tarafından Ankara'ya çağırıldım. Bana Ali Bey seni Van Kız Öğretmen Okulu Müdürlüğü'ne atamaya karar verdik dedi. Bende takdir sizin ama layık olamasam çok üzülürüm dedim. Eğer başka adayınız var ise onu atayın. Bana sen Vanlı değimlisin dedi. Bende Vanlıyım dedim. Van'ın yerlisi misin dedi. Evet yerlisiyim dedim. Sen lazımsın dedi. O zamanda sağ sol davasının en karışık dönemiydi. Hiç kimseye, beni müdür yapın diye bir talepte bulunmadım. Kendileri beni aradılar. Hemen kararnamemi çıkardı. Van'a geldim baktım kararnameden önce bizim namımız ortada dolanıyor. Millet, olayı nasıl ve ne şekilde duymuş bilemiyorum. Ağustos ayı başında kararnamem geldi. Ben de 2 Eylül 1975'de göreve başladım.

Öğretmen okulunda kaç öğretmen ve öğrenci bulunuyordu?

Kız Öğretmen Okulu'nda 33 öğretmen, 600 civarında öğrenci vardı. Yatılı ve gündüzlü, ama ağırlıklı olarak yatılıydı. "Bismillah" dedim göreve başladım. Önce öğretmen kadrosunu gözden geçirdim. İhtiyacımız olan branş öğretmenlerinin tamamlanması hususunda gerekli gayreti göstererek öğretim yılı başına kadar kadroyu tamamladım.

Siyasi gerginliğin olduğu bir dönemde genç öğrencilere yöneticilik yapmak zor olmadı mı?

Zor olmaz mı? Benim atamam tamda o döneme rastladı. Milliyetçi Cephe (MC) Hükümeti iktidardaydı. Bazı öğrenciler okul içersinde disipline aykırı davranışlar başlattılar. Dışarıdan öğrencileri yöneten ve tahrik eden bazı mihraklar boş durmuyordu.  Fakat ne öğrencisine, ne öğretmenine, ne de dışarıdan yapılan tahriklere kapılmadan, kanun, mevzuat ve yönetmelikler çerçevesinde görevimi devam ettirdim. 1975'de öğretmen okulları son mezunlarını vererek kapatıldı, yerine 1976 yılında 2 yıllık Eğitim Enstitüsü açıldı.

Eğitim Enstitüsü'ne öğrenciler sınavla mı alındı?

Eğitim Enstitüsü ilk öğrencileri merkezi sınavla Enstitü yönetim olarak biz yapmaya başladık. Birçok gencimizi sınavla alarak öğretmen yetiştirdik. Her gün basında Van Eğitim Enstitüsü Müdürü Ali Laleci görevden alındı, alınacak haberleri çıkmaya başladı. Bu durumdan büyük bir üzüntü duyarak Ankara'ya gittim.  Genel Müdüre, sayın müdürüm gazetelere manşet olduk, beni görevden alıyorsanız alın. Kış gelmeden bende yeni görevimin başına geçeyim dedim. Yok dedi kardeşim, öyle bir şey yok. Kim çıkarıyor bunları. Bende o zaman bu haberler nerden çıkıyor. Genel Müdür yok yok Ali Bey, biz sizi seviyoruz dedi. Otobüse atladım Van'a geldim 1 hafta geçmedi Abdulalim Sarıhan Milli Eğitim Müdürü oldu. Onunla beraber Vali Bey benim makamıma geldiler. Vali Bey yorulduğu zaman gelir benim makamımda çay içerdi. Ali Bey, senin makamında çay içerek dinleniyorum derdi. Tam o sırada baktım ki sarı bir zarf getirdiler bana. Postacıda zarfı görünce benim içim tuhaflaştı. Sarı zarf hayra alamet değildi. Açtım zarfı baktım ki kararnamem. Bana yaptıkları tek iyilik zarfı direk bana göndermeleri oldu. Kararnameyi görünce Vali Bey hayırdır dedi. Sayın Valim Erzurum'a atamamı yapmışlar. Daha önceden gönderdiğim tayin talebimle ilgili dilekçem işleme konularak sanki kendim istiyormuşum gibi tayinimi çıkarmışlar. 1978 yılı son baharında Erzurum Nene Hatun Öğretmen Okulu'na naklen gittim.

Kış mevsiminde gelen sarı zarftan sonra düzeniniz bozuldu tabi?

Aralık ayı başında olması benim için çok zor oldu. Erzurum Nene Hatun Eğitim Enstitüsüne sosyal bilgiler öğretmeni olarak atandım. O zaman Devlet Hastanesi Baş Tabibi hemşehrimiz Özçelik Okayer'di. Kendisini aradım Özçelik Bey durum böyle böyle, benim 15 günlük bir rapora ihtiyacım var. Oda tamam ağabey başım üstüne dedi. Rapor aldım çocukları götüreyim mi götürmeyeyim mi düşüncesiyle Erzurum'u dolaşıp, görüp geleyim dedim. Erzurum'a havayı teneffüs ettim. Kışın ortasında nereye götüreyim hepsi okula gidiyor. Erzurum yakındır haftada bir cuma akşamı gelirim, pazar akşamı dönerim. Çocukları yerinden etmeyelim dedim diye karar verdim. O sırada hükümet değişti. Ecevit hükümeti kuruldu. Hemşehrimiz Yaşar Altaylı benim yerime atandı. Ama gelip göreve başlamamıştı. Bende görevden ayrılmadım. İznim bitsin sonra ayrılayım diye düşündüm. Baktım durum biraz sıkıntılı dedim biran evvel ayrılıp gideyim görevimin başına. Görevi Yaşar AltaylI' ya devrettim. Tam o sırada tayinler durduruldu dediler. Kaldık ortada. İki gün geçmeden yeni bir genelge ile kendi isteği ile atananların tayinleri yapılacaktır denildi. Benim atamam dilekçeyle yapıldığı için gidip göreve başladım.

Erzurum maceranız nasıl geçti?

Erzurum'da göreve başladım. Göreve başladıktan iki gün sonra 17 Nisan'a kadar okulları kapattılar. O zaman Milli Eğitim Bakanı Hasan Sağlam'dı. Bir yıl Erzurum'da kaldım. Bir yıl sonra 1979'da Erzurum'dan Zonguldak Kilimli Lisesine gönderdiler. Gittim 1 yılda orada çalıştım. O sırada ara seçim yapıldı 6 milletvekili Adalet Partisi'ne geçince Ecevit hükümeti istifa etmek durumunda kaldı. O zaman Öğretmen Okulları Genel Müdürlüğüne hocam Mehmet Aktekin getirildi. Benim bir öğrencim var Zonguldak Kilimli Lisesi'nde Ali Laleci, bakın bakalım o çocuğun durumu nedir diye etrafındakilerden bilgi istemiş. Beni Ankara'ya çağırdı. Bana bak oğlum, Bolu Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü boştur seni istiyorlar vereyim mi dedi. Bende memleketim Van'a gitmek istiyorum dedim. Benim mezun olmamış bir sürü öğrencim var dedim. Bana bazı aileler seni Van'da istemiyor dedi. Bende söylediğiniz ailelerin memuru değilim, ben devletin memuruyum, bana böyle dediğiniz için üzüldüm hocam dedim. Durumu bilesin diye söyledim, yanlış anlama şeklinde açıklama yaptı. Bende ailelere ne boyun eğerim, nede eyvallah ederim diye cevap verdim. Siz gönderin gerisine karışmayın dedim. 1980 yılının başında Van Eğitim Enstitüsünde öğretmen olarak göreve başladım. 12 Eylül darbesi oldu. 12 Eylül harekâtından sonra tekrar bir hareketlenme oldu.  İhtilal sonrası emekli oldum.

Kendi isteğinizle mi emekli oldunuz?

Hayır, ben istemedim. 1982 yılının ocak ayında çıkarılan bir kanun ile 20 yılını dolduran memurlardan emeklilik müracaatında bulunmaları istenildi. Mecburen bende müracaat ettim. 102 bin kişi emeklilik için müracaat edince geri adım attı hükümet. Bu sayıyı 15 bin kişiye düşürdüler. Maalesef Ali Laleci o 15 bin kişinin içerisinde de paçayı kurtaramadı. İsteğim dışında emekli ettiler. (Devamı yarın)

Bakmadan Geçme