15 TEMMUZ'UN GENÇLERİ

Yıl 1916, 1. Dünya Savaşı'nın yaşandığı yıllardayız. Topraklarımız işgal edilmeye çalışılıyor. Anadolu'nun gözü pek gençleri gelecekleri için direnmeyi göze almışlar. Teslim olmaktansa şehit olmayı çoktan tercih etmişler bile…

Yıl 2016, belli ki yüzyıllık hesaplar kapanmamış. Ülkemizin yıllar boyunca inanç, kültür, ekonomi, hukuk ve eğitim gibi temel unsurları üzerinde birçok operasyon yapılmış ve darbeye ses çıkaramayacak bir toplum kıvamına geldiğimiz hesaplanmıştır. Darbe heveslilerinin düşüncesine göre darbe yapıldığında bırakın tankların önünde durmayı, evlerinden çıkamayan bir nesil konumunda olacakmışız. Fakat ne hikmetse planlar tutmamış. Evlerinden çıkamaz denilen bu ülkenin en başta gençleri olmak üzere yaşlısı, kadını, erkeği hatta çocukları sokaklara dökülmüştür.

Tankların önüne yatarak adeta “ezmeden geçemezsiniz” diyenlerin duruşu hala her birimizin hafızasında sıcaklığını koruyor.

Müstakil evimin önünde ikindi vaktinden sonra yaklaşık 4 torba çimentoyla beton harç yapıp eskimiş balkonu yeniden betonlamışım. Yorgunluk üstüme çökmüş, bel ağrısından duramıyorum. Yatsı namazını kıldıktan sonra telefona bile bakmadan annemin evinde uyumaya başladım. Kızım gecenin bir vaktinde kendisini lavaboya götürmemi istedi. Ben de kalktım. Bu arada telefonuma gelen mesaj sesleri dikkatimi çekti. Bu saatte mesaj Allah Allah!

Hemen telefona yöneldim saat: 00.51

Haber mesajlarına bakıyorum. Yapılan bir darbe girişimi ve büyük şehirlerde çatışma görüntüleri. Hemen televizyonu açtım ve Cumhurbaşkanı’mızın sokağa çağrı mesajları...

Kafamdan ilk geçenler neydi biliyor musunuz? Çocuklarım ve onların gelecekleri…

Tüm yorgunluğumu bir kenara bırakarak, çoraplarımı dahi giymeden, arkası ezik kundura ayakkabılarımı giyerek Beşyol Meydanı’na doğru koşmaya yakın bir şekilde hızlı adımlarla vardım. Karşılaştığım manzara beklediğim bir manzaraydı.

İnsanımızın özgürlüğüne ve geleceğine sahip çıkışı göz kamaştırıcıydı. Siyasi görüşleri çok çok farklı insanların ortak amaçla bir araya geldiği on binlerce insan seli. İlk gördüğüm bayrağı kaparak insan selinin içine karıştım ve Hacı Bekir Kışla ’sına doğru yürümeye başladık.

Özgürlük için varız derken bir taraftan ekmek ve bankamatik kuyruğunda bekleyen insanların olduğu dikkatimizi çekti. Bizler özgürlük derken bazı insanların ekmek ve para telaşı hepimiz için ciddi soru işaretiydi. Tabi kuyruk sırasında bekleyenlere “yuuuh!” çekiliyordu.

Aramızda gençlerin varlığı ve çokluğu dikkatimi çekiyordu. Sonrasında Okçular tepesi diye sonradan adlandırdığımız Beşyol Meydan’ında, balık heykellerinin olduğu alana toplandık ve süreci takip etmeye başladık. Sabaha doğru büyük oranda darbenin bastırıldığı haberini alınca evlerimize dönmeye başladık.

Güvenlik ihtiyaçlarımızın, biyolojik ihtiyaçlarımızın da önüne geçtiği anları hep beraber yaşadık.

Darbeyi yapmak için sokakta olanlar genç askerlerdi ve yine darbeye karşı çıkıp tankın altına yatanlar, motosikletiyle kurşunlara doğru ilerleyenler ya da tel örgüleri aşanlar yine gençlerdi.

Ülkemizde gençlik algısı özellikle orta yaş üzeri tarafından değerlendirildiğinde genelde olumsuz tarzda sürüyor. Şunu bilelim ki beyler ve bayanlar, bizler olumsuzluklar üzerinden bir yerlere varamayız. Gençlerimizin sahip olduğu fark yaratan güzel hasletlerini neden göremiyoruz. Gençler hayat dolular, bir şeyleri başarmak istiyorlar ve en önemlisi anlaşılmak istiyorlar. Bu sebeple gençlerin kendi iç dünyalarına hapsolacakları yaklaşımlardan uzak duralım. Gençlerimizle ortak vakit geçirecek zaman ve mekânları planlayalım.

Doğru zeminde doğru zamanda ve doğru içerikler ile gençliğin ufkunu daha ileriye taşıyacak vizyon yüklü çalışmalar üretilmelidir. Tabi gençlerin bu ufka sahip olmaları için temel beklentileri olan iyi bir eğitim alma ve getirisi olan meslek edinme taleplerine acil çözümler üretmemiz gerekiyor. Özellikle resmi kurumlarımızın bu konuya eğilmeleri gerekmektedir. Çünkü eğitim ve işsizlik gençlerin başını ağrıtan ve daha ilerisini görememelerini sağlayan etkenlerin başında gelmektedir.

Gençler, her dönem toplumun en dinamik ruhu olmaya devam etmiştir. Gençlerin sahip olduğu dinamizmi canlı tutmak, gençlik alanıyla çalışan resmi kurumların ve sivil toplum kuruluşlarının her daim görevi olmalıdır. Rabbim, 15 Temmuz gibi özgürlüğümüze ve geleceğimize yapılacak her türlü darbeyi bir daha bizlere yaşatmasın. Gençliğiniz varsa var olursunuz.  Kalın sağlıcakla…

Bakmadan Geçme